Destek Yayınları’nın son zamanlarda pek popüler olan Felsefe Serisi’ne ait bu kitap, onlarca baskı yapmış: bendeki 46. Baskı. Düşününce, sevindirici. Felsefe gibi toplumumuzun genelinin mesafeli durduğu bir alana böylesine bir ilgi olması beni mutlu etti.

Kendi aydınlığını bulan, başka birisinin aydınlığına ihtiyaç duymaz, yolunu kendi bulur…

Sayfa 69

İlk bakışta biyografi kitabı gibi geliyor insana-en azından bana- ama aslında elbette ki öyle değil. Tabii ki Hallac-ı Mansur’un hayatına dair bilgiler de ediniyoruz kaçınılmaz olarak ama kitap daha çok fikirleri üzerinden düşünmeye teşvik ediyor okurunu. Ve bunu çok yalın, çok anlaşılır bir dille yapıyor. Ki bence bu felsefe serisinin bunca sevilmesinin en önemli nedenlerinden biri işte bu özelliği. Hemen herkesin anlayabileceği bir dile ve akıcılığa sahip olması. Felsefe ile düzenli olarak hemhal olan birine yüzeysel ve belki de biraz sıkıcı gelebilir ama pek de felsefe ile ilişkisi olmayan biri için güzel bir başlangıç olabilir.

Zaman zaman düşünmeye teşvik edici kısımların üslubu nedeniyle “Ay bu resmen gizli kişisel gelişim kitabı!” desem de keyifle okumaya devam ettim. (Kişisel gelişim kategorisinden hoşlanmayanlardanım.)

Yormadan, üzmeden düşündüren, aynı zamanda dinlendiren, su gibi akarken iyi hissettiren bir okuma oldu benim için. Serinin diğer kitaplarına bakmaya başladım bile.

“İnsanlar dünyayı cehenneme çeviren ve ardından da cennete gitmeye çalışan varlıklardır.”

Sayfa 15

“İnsan kendisinde olmayanı başkalarına da veremez. Önce kendisini doldurmalı insan.”

Sayfa 72

ALINTILAR:

“Gördüğün her şey gözün algıladığıdır, bir de gözle görülemeyenler vardır. Bu yüzden gördüğün her şeye inanma, önce sorgula sonra anla, ondan sonra doğru neyse zaten kavrayacaksın…” (Sayfa 19)

“Kendini tanıyan insan dünyayı tanır. Çevresini tanır. Kalbini ve zihnini tanır. Aksi halde ne insandan ne de gerçek ve doğru bir yaşamdan söz edilebilir. Önce kendimizi bilmeli, kendimizi öğrenmeli, kendimizle tanışabilmeliyiz…” (sayfa 32)

“İnsan dışı kadar içinden de sorumludur.” (Sayfa 37)

“Mutluluk dediğimiz şey basittir. Zor olan şeylerin içinde olmaz mutluluk. Azlığın, sıradan olan şeylerin içindedir. Çevremizde insanlar ve eşyalar çoğaldıkça mutsuzluğumuz da çoğalır. Bu kaçınılmazdır. Önce insan kendine sahte bir dünya kurar, ardından o sahte dünyanın içinde sahte hislerle çok mutlu olduğuna ikna olmaya çalışır. Oysa mutluluk bir ikna meselesi değildir. O içten gelir, insanı her daim pozitif tutar. Pozitif olmanın, daha doğrusu pozitif kalmanın zor olduğu bir hayatın içinden çıkabilmek için öncelikle fazlalıklardan arınmak gerekir.
Fazla insan, fazla eşya, fazla harcama, fazla koşturmaca, fazla düşünce, fazla evham…
Bütün bunlar fazladan harcanan zaman demektir.”
(Sayfa 46)

İnsan doğası gereği üretkendir. Üretmeyen insan hem ruhen hem de bedenen hastalanır. Üretim tabii ki her alanda olabilir. Mesela iyi kitaplar okumak da bir tür üretimdir. Zihin yolculuğudur… İyi kitaplar sayesinde düşüncelerinizi geliştirir ve her şeye karşı daha sağlıklı bir bakış açısı edinirsiniz.” (Sayfa 47)

“Aklının yanına kalbini koyamayan gittiği yolda yönünü göremez. Kalp samimiyetin, sevginin, ince duyguların yeri iken, akıl ilmin, bilmenin ve öğrenmenin yeridir. Eğer ikisi arasında ilişki doğru kurulursa bilginiz de, ilminiz de hem size hem de diğer insanlara daha fayda verici ve doğru olur. (…) Bir iş yaparken önce kalbine, sonra da aklına danışmalı insan, kalbin kararı akıl ile doğrulanabilmeli.” (Sayfa 62)

“Modern çağın en büyük kayıplarından biri de inceliği görememektir. İnce düşünmek, hoşgörülü olmak, tevazulu olmak; bunlar toplumumuz tarafından güçsüzlük olarak görülmekte. Ve hoşgörülü insanlara karşı saygı pek duyulmamaktadır. Çünkü Doğu coğrafyasında saygı dediğimiz şey güç ile orantılıdır. Ne kadar güçlüyseniz o kadar saygı duyulursunuz. (…) .. karşı görüşte duran insanları incitmemek ve sürekli doğruları anlatmak bir güçsüzlük değil tamamen bir cesaret örneğidir.” (Sayfa 66)

“Yalnızlık insanın üretiminin en yüksek düzeye çıkmasını sağlayabilir. Bu yüzdendir ki tarih boyunca bilginin yolunda koşan ve üreten insanlar hep kendi bir başınalığıyla birlikte başarılı olmuşlardır. Günümüz insanının problemlerinden biri de yalnızlığını her zaman başka şeylerle doldurmaya çabalamasıdır. Bu bazen başka bir insan olur, bazen bir eşya olur. Ya da yalnızlığını dindirmek için meşgul olduğu işler olabilir. Yalnızlığında dindirilecek bir şey olmadığını öğrenebilmeli. Sanırım kendi kendimize verdiğimiz zararlardan biri de, düşünmemek. Yatağa sırtüstü uzanıp bir çok şeyi düşünüp kendi fikirlerine çağ atlatabilen bir varlıktır insan. Ne yazık ki insanların birçoğu bunu kullanmayı bilmez…” (sayfa 71)

“Hayatımızda fayda sağlaya bilmenin olmazsa olmazı kendi değerimizin farkına varmaktır. Çünkü insan en önce kendisinden başlarsa başka insanlara değer verebilir. Önce kendisini düşünmeli insan, burada bencil bir düşünce tarzından bahsetmiyoruz. Tam tersine bir şey aslında bu. İnsan sevmeye, vermeye, öğrenmeye kendisinden başlamazsa diğer insanlar için de fayda sağlayamaz. Burada şöyle de denebilir: kendisine faydası olmayanın bir başkasına faydası olmaz. Bunu benimsediğimiz de bazı şeylerin çözümü daha kolay neticelenebilir. Hallac-ı Mansur bize birey olma yolunda büyük örnekler vermektedir. Batı ve doğu felsefesi nde birey farklı şekillerde yorumlanır. Ancak her ikisinin de vardığı sonuç önce insanın kendisini tanıması gerektiğidir…” (sayfa 72)

Gösterişli davranmak boş kişilerin işidir.” (sayfa 76)

“Özgürlük insanın kendisini anlamasıyla başlayan bir şeydir. Mananın olmadığı yerde özgürlükten bahsedemeyiz, çünkü özgürlük madde ile değil mana ile algılandığında özgürlük olur.” (Sayfa 86)

“İnsan anlamadığının düşmanıdır.” (Sayfa 110)

Görünen her şeyin mutlaka bir de görünmeyen tarafı vardır. Görünmeyeni görmek için çaba harca…” (Sayfa 113)

İnsanı iyi yapan kendisinden olanı gözetmesi değildir. Kendinden olmayana hak ettiği hakkı verip adil olmaktır. Adaletsizlik toplumun merkezinde büyük yaralar açar. Adalet toplumsal bir olgudur, bu açıdan eşitlik ilkesine dayanır.

“Adil olmak hak yememektir.
Adil olmak zorda olana yardım etmektir.
Adil olmak ayrıştırmamaktır…
Adil olmak senden olanı değil, senden olmayanı da gözetmektir.
Adil olmak insan olmanın şartlarından biridir…”

Sayfa 78

Hallac-ı Mansur Kitabı: cehennem acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir – Mesud Topal” üzerine bir yorum

Yorum bırakın